2 Ocak 2017 Pazartesi

Kısa Bilgi - İngilizler ve Çay





    Britanyalılar yılda 60 milyar fincan çay içiyor. Peki Birleşik Krallık'ta çayın bu kadar sevilmesi neye dayanıyor?

    

    

    İster sade ister şekerli, sütlü ya da limonlu olsun Birleşik Krallık insanları -özellikle İngilizlerin ve İskoçların- çayı çok sevdiği açık. Yılda 60 milyar fincan çay içiyorlar. Bu, kişi başına 900 fincan demek. Bazılarının bundan çok daha fazla çay tükettiği de biliniyor.

    Çay, Britanyalıların yaşamına öyle girmiş ki, işyerinde verilen molalara çay molası deniyor. Londra’nın en lüks otellerinde de ceketli kravatlı centilmenlere çay servisi yapılıyor. Peki çayın tadını oluşturan kimyasal bileşim nedir? Çayı nasıl içtiğine bakarak kişi hakkında ne tür yorumlar yapılabilir?

    Çayın tadını belirleyen şey çay bitkisinin yetiştiği koşullar, işlenme ve demlenme şeklidir. Latince camellia sinesis adı verilen çay bitkisi tropiğe yakın bölgelerde kurulu teraslarda yetişir.

    Yeşil çay yapılacaksa bu çaylara örtülerle gölgelikler yapılır. Daha az güneş görmesi çay bitkisinin daha fazla klorofil ve daha az polifenol molekülleri (çaya buruk tadı veren bu moleküllerdir) üretmelerine neden olur. Yeni yaprak ve tomurcuklar toplandıktan sonra kurumaya bırakılır. Kurutma süresi de ne tür çay istendiğine bağlı olarak değişir. Yeşil çay elde etmek için yapraklar hemen sıcak tavadan ya da buhardan geçirilir.

    Kokulu çaylar için yapraklar biraz kurutulup ezildikten sonra ısıya tabi tutulur. Dünyada içilen çayın yüzde 78’ini oluşturan ve en popüler tür olan siyah çay ise yapraklar ezilip uzun süre kurutulduktan sonra sıcak tavalarda ısıtma yoluyla elde edilir.
Çay yaprakları kururken çay bitkisinin basit moleküller halindeki enzimleri daha karmaşık bir yapıya bürünür.

    Çay ne kadar uzun süre kurutulursa bu enzimler de o kadar çok birikir. Bunlar arasında en bilineni theaflavin adı verilen ve çaya rengini ve buruk tadını veren karbon zincirleridir.




    

    Çay yapraklarını ısıtma yoluyla bu enzimlerin bir kısmı yok edilerek süreç sona erdirilmiş olur. Böylece yeşil çayda az miktarda theaflavin ve ilgili moleküller ortaya çıkar. Fakat polifenollerin yanı sıra zaman içinde çayda yüzlerce farklı bileşim ortaya çıkar. Her çay türü bakımından farklı bir kimyasal yapı söz konusudur.
Peki çay içmek yararlı mıdır? Çaydaki moleküllerin laboratuvarda hücreleri bazı zararlı etkenlerden koruduğuna dair veriler elde edilmiş olsa da bu konuda kesinlik kazanmış ve genel kabul görmüş bir hüküm yok.

    Fakat çayın uyarıcı özelliği biliniyor. Demlenmiş çayda aynı miktardaki kahvenin yarısı kadar kafein vardır. Bu kafein de çaydaki teanin adlı aminoasit nedeniyle kahveden daha farklı bir iyilik hissi verir. Kafein ve teanin birlikte daha fazla dikkat ve farklı işlemler arasında geçiş becerisi sağlar.

    Peki Britanyalılar neden çayı bu kadar seviyor ve onu içme şeklinin sosyal statü hakkında ne ifade ettiği düşünülüyor?

    Antropolog Kate Fox’a göre, bir İngilizin çay yapma ve içme şekli onun hakkında çok şey anlatıyor. İşçilerin çayı sert ve sade içtiğini, sosyal statü piramidini tırmandıkça çayı daha açık ve hafif içme tercihinde bulunulduğunu gözlemlemiş. 

    Çayı sütlü ve tatlandırıcıyla içmenin de çeşitli anlamları var. “Çayı şekerli içmek alt sınıfa mensup olmanın göstergesi olarak görülüyor. Bir kaşıktan fazla şeker kullanıyorsanız alt orta sınıfa, iki kaşıktan fazla kullanıyorsanız kesinlikle işçi sınıfına dahilsiniz demektir.”




    

    Fox ayrıca bazı sosyal durumlar açısından da Britanyalıların çayı iyi bir kurtarıcı olarak gördüğünü belirtiyor. “Britanyalılar sosyal bir ortamda kendilerini garip ya da rahatsız hissettikleri an hemen çay yapmaya başlar” diyor.

    Çaya tadını veren bazı moleküllerin kuşlar ve böcekler tarafından yenmemek için çay bitkisi tarafından geliştirilen bir savunma mekanizması olarak da işlev gördüğüne inanılıyor. Ne ilginç ki insan da bu tadı hevesle arıyor ve çaya çokça sosyal anlamlar yüklüyor.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder