3 Aralık 2016 Cumartesi

Büyük Britanya Krallığı Kraliçesi Anne




    Kraliçe Anne Stuart (6 Şubat 1655 - 1 Ağustos 1714). 8 Mart 1702 - 1 Mayıs 1707 Tarihleri arasında İngiltere, İskoçya, İrlanda Krallığı Kraliçesi. Birlik Antlaşmasından sonra, 1 Mayıs 1702 - 1 Ağustos 1714 tarihleri arasında Büyük Britanya Krallığı Kraliçesi. Stuart Hanedanı'nın son monarkı.






    Prenses Anne, York Dük'ü James (sonradan Kral James-II) ve ilk eşi Anne Hyde'nin 4 çocuğundan ikincisi olarak, St. James Sarayı / Londra'da dünyaya geldi. Prenses Anne, doğduğunda Kral Charles-II tahttaydı. 

    Babası Prens James, Kral Charles-I ve Henrietta Mary'nin oğlu, Kral Charles-II'nin genç erkek kardeşidir. Annesi Anne Hyde ise Lord Chancellor Edward Hyde'nin kızıdır.

    Prenses Anne, St. James Kraliyet Şapeli'nde bir Anglikan olarak vaftiz edildi. Dük ve Düşesin 8 çocuğu olmuştu. Fakat bunlardan sadece Prenses Mary ve Prenses Anne'dir.

    Çocukluğunda göz bulanıklığı rahatsızlığından müzdaripti. Bu rahatsızlık onu ölümüne kadar zaman zaman zorlayan bir durum oldu. Ailesi tarafından babaannesi, Kral-eşi Prenses Henrietta Maria'nın yanına, Paris'e gönderildi. Prenses Henrietta Mary, Kral Charles-I'in eşiydi ve Kral Charles idam edildikten sonra, çocuklarıyla beraber Fransa'ya gitmişti. Restorasyon döneminde de Britanya'ya dönmedi. 

    Prenses Henrietta Mary, 1669 yılında hayatını kaybetti. Bunun üzerine Prenses Anne, halası Orleans Düşesi Prenses Henrietta Hyde'nın yanına gitti. Fakat onun da 1670 yılında ölümü üzerine Anne, Britanya'ya geri döndü. Mart 1671'de annesini kaybetti. Bu üst üste ölümler, Prenses Anne'nin hayatındaki ilk travmalardı ve üzerinde etkisi oldu.



Ortada Prenses Anne, York Dük'ü ve Düşesi. Solda Prenses Mary


    

   Kraliyet geleneği, Anne ve Mary babalarından ayrı olarak Richmond / Londra'da yaşamaya başladılar. Bu gelenek, 1066 savaşına kadar geçmişi olan bir gelenekti. Amaç, hem bir Prens/Prensesin, saltanat sahibine karşı olası bir darbeyi önlemek, hem de doğan çocukları belli bir yaştan sonra tahtta hazırlamaktı.

    Anne ve Mary, Anglikan Kilisesi'ne bağlı birer Protestan olarak yetiştirildiler. İki prenses, İngiltere ve Galler'de ünlü ve soylu birer aile olan Villiers ailesinden, Edward Villiers ve eşi tarafından eğitim gördüler. Bu eğitim sürecinde prensesler, İngilizce, Latince, Aritmetik, Geometri, Kraliyet dersleri, tarih tersleri ve Anglikan inanç eğitimi gördüler.

    Prenses Anne, 1671 yılında  Sarah Jennings ile arkadaş oldu. Bu arkadaşlık ilerledi ve Jennings, saltanatı sırasında Anne'nin en yakın danışmanlarından biri oldu.



Sarah Jennigs. Evliliğinden sonra Düşes Sarah Churchill. Kraliçe ile uzun süre sıkı dosttular.


    Sarah Jennings, 1678 yılında Marlborough Dük'ü John Churchill ile evlenecekti. Dük'ün kızkardeşi Arabella Churchill ise York Dük'ünün yani Prenses Anne'nin babasının metresiydi.

    1673 yılında, babası York Dük'ü James, Katolik Mezhebine geçtiğini duyurdu ve Katolik soylu Modenalı Mary ile evlendi. Aslında, James'in Katolik olduğu bilinen bir gerçekti. 1633 doğumluydu ve yetiştiği dönemde yani sürgün yıllarında Fransa'nın koyu Katolik bölgelerinde yaşamıştı. Katoliklerle dostluk kurmuştu ve çok önceden bu inancı seçmişti.

    Dük James'in bu kararı, Kral Charles-II, Parlamento ve devlet erkanı tarafından tepkiyle karşılandı. Kral Charles'ın legal bir varisi olmaması ve tahtın Dük James'e kalacak olması ülke için büyük bir sıkıntı oluşturacaktı.

    Prenses Anne ve Prenses Mary üvey anneleri ile iyi geçindi. Babaları James her zaman onlara karşı sevgi dolu olmayı sürdürdü. Çocuklarının Anglikan olmalarına da karşı çıkmamıştı.

    Prenses Mary, Kasım 1677'de kuzenleri Hollandalı Orange Prensi William ile evlendi. Fakat Prenses Anne, düğüne katılamadı. Çiçek hastalığına yakalanmıştı ve karantinadaydı. Bu hastalık onun yüzünün bir bölümünde iz bıraktı. 



Prens William. Muhteşem Devrim sonrası Kral William-III. İskoçya ve İrlanda'da King Billy/Kral Billy olarak anılır.


    Mary, eşiyle birlikte Hollanda'ya gitti. Prenses annesi ve üvey annesi ertesi yıl 2 hafta sürecek bir ziyarette bulundular. Prenses Anne, Mary ve William çiftinden etkilendi. Mart 1679 Tarihinde Belçika'ya gittiler. Ekim 1679'da da Britanya'ya geri döndüler.

    Prenses Anne, Temmuz 1681 tarihine kadar sarayında vakit geçirdi. Kısa gezilere çıktı, kitap okudu, sohbetlerde bulundu ve 20'li yaşların ortasında ki bir prenses olarak bölge halkının işleri ile ilgilendi.

    Temmuz 1681 - Mayıs 1682 Tarihleri arasında, babası ve üvey annesinin yanına, Holyrood Sarayı / İskoçya'da kaldı. 

    Bu gezilerden sonra Anne, ölümüne kadar hem Britanya hem de İngiltere dışına çıkmadı.

    1680'nin Aralık ayında Anne'nin ikinci kuzeni olan Hanover Veliaht Elektörü George (daha sonra Kral George-I), Londra'ya 3 aylık bir seyahat düzenledi. Bu seyahat sırasında ikili arasında evlilik söylentisi yayıldı. George ve Anne'nin bu gezi sırasında görüşüp görüşmedikleri tam olarak bilinmemektedir. Fakat George'un, kendi şerefine verilen yemeğe Prenses Anne'nin katılmış olması büyük ihtimaldir.

    Fakat George, Prusyalı soylu Sophia ile evlenecekti.

    Dedikodular ve Dük James'in Katolik olup, Katolik bir prensesle evlenmesi, Kral Charles'ı evlilik konusunda harekete geçirdi. Krala göre, Mary ve Anne, Anglikan taht için, Katolik James'e göre son şanslardı ki Kral haklı çıkacaktı.

    Kral Charles, önce Katolik bir ittifakın iyi olabileceğini düşündüyse de bu fikrinden vazgeçti. Kısa bir arayıştan sonra Danimarka Kralı Frederick-III'ün ikinci oğlu, Prens George en uygun aday oldu. Prens George, Anne'den 2 yaş büyüktü ve Danimarka tahtında ağabeyi Kral Christian-V vardı.



Prens George. 1687 Yılı.

    Kral Charles'a göre böyle bir evlilik Anglo-Danimarka ittifakı oluşturmaktı. Böylece Britanya'nın, Alman Devletlerine karşı kuzeyde güçlü bir müttefiki olacaktı. 

    Evlilik pazarlıkları sürerken, Anne ve George tanıştılar. Çiftin şiirlere, romanlara bile konu olan aşkının ilk tanıştıklarında mı daha sonra birbirlerini tanıdıkça mı oluştuğu bilinmemektedir. Fakat, Prenses Mary'e gönderdiği mektupta, Prens George için 'Kibar, zeki, sevgi dolu ve baba nitelikleri olan' biri olarak bahsetmişti.

    Anne ve  George 28 Temmuz 1683 Tarihinde Kraliyet Şapelinde evlendiler ve Londra'da ki Whitehall Sarayı'nda yaşamaya başladılar.

    Anne'nin evlenmesi ile hayatında ki en büyük acıyı oluşturacak başarısız hamileliklerin ilki de Mayıs 1684'de gerçekleşti. Bir kız çocuğuna hamile kalmış ama düşük doğum yapmıştı. İlerleyen iki yılda 2 kızı daha olacaktı. Prenses Mary ve Prenses Anne Sophia. Fakat bu çocuklarını da hastalıklardan kaybetti.

    6 Şubat 1685 Tarihinde Prenses Anne 30. yaşını doldurmuştu. Aynı gün, fırtınalı hayatı ve 24 yıllık saltanatından sonra Kral Charles-II, hayatını kaybetti. İngiltere, İskoçya ve İrlanda Krallığı için yeni bir çağ başladı.

    York Dük'ü James, İngiltere ve İrlanda Krallığı tahtına James-II, İskoçya tahtına James-VII ünvanı ile 6 Şubat 1685 yılında çıktı.



General Üniforması ile Kral James-II 


    Kral James'in tahta çıkması tüm ülke de büyük bir gerginlik oluştu. Kraliçe Mary'nin (Kanlı Mary) 1553-1558 yılları arasında Anglikanlara karşı yaptığı katliamlar, tüm ülkenin hafızasındaydı. Soylular, ticaret burjuvazisi, ordu, kilise ve Anglikan/Protestan halk, krala karşı bir set oluşturmaya çalışıyordu. 

    Bu endişeyi, Prenses Anne'de paylaşıyordu. Kardeşi Mary'e yazdığı mektuplarda babasının saltanatından ümit olmadığını yazıyordu.

    Kral James, tüm bu endişeleri haklı çıkarırcasına tahta çıktığı ilk günden itibaren, ülkede ki Anglikan ve diğer Protestanlara karşı bir tasfiye süreci başlattı. Önce sarayda ve ordu da bir tasfiye yaptı. Aynı zamanda Katolikleri hızla bu görevlere getirdi. Parlamento çok sert tepki verdi. Kral, parlamentoyu dinlemedi. Monmouth Dük'ü James Scott (Kral Charles-II'nin meşru olmayan çocuğu) Mayıs 1685'te 'Kafir Roma'nın Sadık Köpeği'ne karşı isyan etti.

    İsyan 2 ay sürdü ve bastırılması çok zor oldu. Kral, bu süreçte parlamento ile anlaşmak zorunda kaldı ve Dük Scott'un canını bağışlayacağı sözü karşılığında parlamentodan yardım alabildi.

    Ancak kral sözünü tutmadı. Dük Scott, kafası kesilerek idam edildi. Destekçileri kılıçtan geçirildi ve parlamento ile yapılan anlaşmaya uyulmadı. 



Monmouth Dük'ü James Scott


    

    Bu hareket Kral James için son umut ışığını da söndürdü. Prenses Anne'de herkes gibi şaşkınlık içerisindeydi. Babası ile eskisi kadar konuşmuyor ve onu her ortamda eleştiriyordu. Prenses Mary ise babasına mektupları kesmişti. Prenses Anne, üvey annesinin bile bir casus olabileceğini düşünüyordu.

    1686 yılı, Parlamento ve Kral arasında sert çekişmelerin yaşandığı bir alana döndü. Aslında bu çekişme açık bir savaş gibiydi. Kralın, Katolik çevresi halk arasında bile hakaret görüyordu. Bu çekişme bir iç savaşa rahatlıkla dönebilirdi fakat Britanya ve İrlanda daha önce çok acı süren bir iç savaş yaşamıştı ve insanlar iç savaşın lafını bile duymak istemiyorlardı.

    (Bkz: İngiliz İç Savaşı)

    1687 yılında Prenses Anne'nin eşi, Prens George çiçek hastalığına yakalanmıştı. Yine çiftin iki çocuğu daha çiçek hastalığı sebebiyle hayatlarını kaybettiler. Siyasi çekişmeler ve iki çocuğunun ölümü Prenses Anne'yi çok daha üzgün bir ruh haline büründürdü.

    Aynı yıl, Kral-eşi Prenses Mary, Kral James'in tahta çıkmasından sonra ilk defa hamile kaldı. Bu ülkede ki gerilimi daha da şiddetlendirdi. Parlamento, krala uyarı göndererek, tahtın varisinin Prenses Mary ve onun ardılı olarak Prenses Anne olduğunu hatırlattı. Kral, parlamentonun uyarısını anladığını açıkladı.



Kral James'in ikinci eşi Mary.


    Bu sırada Kral James'in tahttan indirilmesi, halk ve siyasi erkan için daha makul görünür oldu. 

    1688 yılının Nisan ayında Anne ve George, Bath'a kaplıcaya gittiler. Bu ziyaretin bir tavsiye üzerine mi yada gerçekten sağlık sebeplerinden gerçekleştiği mi şüphelidir. Fakat Anne, hayatı boyunca başarısız hamileliklerine ve bozuk sağlık durumuna sürekli bir çare aradığı açıktır.

    Kral James 1688 yılında gerilimi arttırmaya ve son noktaya kadar getirmeye devam ettirdi. Daha tahta çıkalı 3 yıl olmuştu ama 'Kralın, Tanrı tarafından yetkilendirilen bir kişi' olduğunu savunmuş, parlamento ile hemen her alanda karşı karşıya gelmiş, Katolik subaylardan oluşan 35.000 kişilik bir ordu kurmuş, Anglikan/Protestanları gücünün yettiği her yerde tasfiye etmeye çalışmıştı. 

    Bu mezhepçi tavır, 17. yüzyılın ikinci yarısı için bile artık geri kalmış hareketlerdi. Hem dünya hem Britanya değişiyordu. Roma Kilisesi'nin artık bir önemi kalmamıştı, Katolik-Protestan savaşları artık mezhep savaşından çok siyasi savaşlar olmuştu. 

    Fakat, Britanya'nın büyük çoğunluğu Anglikan ve Protestanlardan oluşuyordu ve son 150 yılda bu gelenekte hareket etmişti. Londra için Katoliklik, sadece İrlanda'da kabul edilebilir bir mezhepti. Katolik bir hanedan ülkeyi yeniden inşa etmek demekti ki, Krallığın buna ne zaman vardı ne de ihtiyaç.

    Tüm bunları Prenses Anne'de çok iyi biliyordu ve babasının politikalarını, ülkesi ve hanedan için bir 'intihar' olarak görüyordu.

    Kral James'in, Haziran 1688'de doğan oğlu bardağı taşıran son damla oldu. Kral, oğluna 'James Francis Edward' adını vermişti. Bu isim tam bir Katolik ismiydi. Ayrıca Kral James, verdiği söze aykırı olarak oğlunu Katolik ilan etti ve Katolik vaftiz töreni gerçekleştirdi.



Prens James Edward Francis.


    Tüm bunların üstüne oğlunu, veliaht ilan ettirmek için bir ferman yazdı. Kral, bu fermanı yayınlamadı. Çünkü fermanın yazıldığını öğrenen parlamento harekete geçmişti.

    Bir grup devlet adamı 1686'dan itibaren Prenses Mary ve Prens William'ı, tahta çıkarmak için görüşmeler yapıyordu. Kral James'in son hamlesi ile beraber harekete geçildi.

    Parlamento, Kral James'i 'Kral olarak tanımadığını' duyurdu ve William'ı ülkeye 'davet etti'. 

    Prenses Anne tüm bu süreçte olayları yakın takip ettiği gibi o da Mary ve William ile mektuplaşıyordu. Hatta 1687 yılında bir ziyarette bulunmak istemiş fakat Kral James tarafından şüpheyle karşılanarak reddedilmişti. Anne, istila planına sıcak bakıyordu.

    'Muhteşem Devrim' 5 Kasım 1688'de başladı. Orange Prensi William ve eşi Prenses Mary büyük bir orduyla Britanya'nın güneyinde karaya çıktı. 



Orange Prensi William ve Ordusunun Britanya'ya çıkışı


    

    Kral James, saraydan bazı isimleri, William Kuvvetleri'ne destek olacakları gerekçesiyle hapsetti. Sarah Churchill'de bunlardan biriydi. Prenses Anne'de, Sarah'a destek olmak amacıyla saraydan ayrılmadı. 

    2 hafta sonra gelen bir haber üzerine Prenses Anne, Sarah'ı da hapisten gizlice çıkararak Oxford'a gitti. 11 Aralık 1688'de Kral James, parlamento tarafından resmen krallıktan azledildi. James, önce kuzeye 23 Aralık'ta da Fransa'ya kaçtı.

    Kısa bir süre sonra William Kuvvetleri, Londra'ya girdi. Prenses Anne ve Sarah, 19 Aralık 1688'de Londra'ya geri döndüler. 

    Kral James'in ülkeyi terk etmesi ve kalan kuvvetlerinin yenilmesi, Anne'yi hiç etkilemedi. Babasını daha önce kendisi de uyarmıştı. Tüm uyarılara ve tavsiyelere kulak kapamıştı. Prenses Mary'e söylediği gibi 'Kendi oyununda kaybetmişti'.

    Ocak 1689'da George ve Mary çiftinin sağlıklı bir oğlu oldu. Zafere atfen 'William' ismini verdiler. 

    Prens William ve Prenses Mary, tüm Britanya tarihinde bir ilk ve tek olarak çift monark ilan edildiler. Prens William, Kral William-III, Prenses Mary ise Kraliçe Mary-II adıyla, 13 Şubat 1689'da taç giydiler. Kral ve Kraliçe'nin ilk kabul ettiği yasada Bill of Rights / Haklar Yasası oldu. 



Bill of Rights / Haklar Yasası. Orjinal Metin.


    Bu yasa ile, parlamento monarşinin varlığını kabul ediyor ve monarşinin 'tavsiyelerini' dikkate alacağı sözünü veriyordu. Monarşi de, parlamentonun özgürlüğünü garanti ediyor ve yasalarını esas olarak kabul ediyordu.

    Kral William, ile Prenses Anne saltanatının ilk günlerinde iyi ilişkiler sürdürdüler. Prens George, Kral tarafından Cumberland Dük'ü olarak onurlandırıldı. Kraliçe Mary'de kardeşi ile iyi ilişkiler içerisindeydi.

    Fakat bu ılımlı hava fazla sürmedi. Prenses Anne ikamet için Richmond Sarayı'nı istedi fakat William kabul etmedi. Ayrıca Prens George'un aktif ordu görevini de kabul etmedi. Bu olayın hemen ardından, Kral George ve Kraliçe Mary, Prenses Anne ile eşi Prens George'un mali bağımsızlıklarına da karışmaya başladı. Kral ve Kraliçe tüm bunları, Anne ve George'un devlet içerisinde bir nüfuz sağlamaması için yapıyordu. Bu ilişkileri kötüleştirdi.

    Bu sırada sabık Kral James, Fransa'da yandaşları ile (Jacobiteler) faaliyet içerisindeydi. Kral William ve devlet erkanı, James'in tüm kalıntılarını saray ve çevreden temizlemeye başladılar. 

    Prenses Anne ve Prens George'ta bu sürede günlük yaşamlarına devam ettiler. 1693 yılında ise Anne bir başarısız hamilelik daha geçirdi.

    28 Aralık 1694 Tarihinde Kraliçe Mary hayatını kaybetti. Bu Prenses Anne'yi çok derinden üzen bir kayıptı. Etrafında ailesinden başka kimse kalmamıştı. 



Kraliçe Mary-II


    William ve Mary çiftinin çocukları olmamıştı. Böylece Anne, Veliaht ünvanını aldı. Kral William saltanatına tek monark olarak devam etti.

    1700 yılına kadar Prenses Anne başarısız bir hamilelik daha yaşadı. Günlük rutinine devam etti. George ve Anne, Kral William'a daha yakın oldular. Kral, çok sevdiği eşinin ölümünün ardından büyük bir üzüntüye girmişti. Devlet işlerine dahi daha az karışır olmakla beraber 'Fatih' imajını her zaman korudu.

    30 Temmuz 1700 yılında Prenses Anne'nin hayatta kalan son evladı, Gloucester Dük'ü Prens William hayatını kaybetti. Bu, Anne için çok ağır bir darbe olmuştu. Oğlu hayatında ki en büyük umuttu. Onun ölümü George ve Anne çifti için büyük bir hüzün olmuştu. Sağlık durumu çocukluğundan beri bozuk olan Anne strese ve üzüntüye bağlı olarak daha sık hasta olmaya başladı. Oğlunun her ölüm yıldönümünde anma düzenlenmesini talimat verdi. 



Anne ve oğlu Prens William


    Prenses Anne'nin son sağlıklı çocuğu da hayatını kaybetmesi, monarşi için de sorun teşkil etti. William ve Mary çifti bir varis bırakmamıştı. Aynı şey Anne ve George çifti için de geçerliydi. Her ikisinin ani ölümü sırasında taht, Katolik bir restorasyon ile karşı karşıya kalabilirdi. Geride kalan tek varis, Fransa'da bulunun Prens James'ti.

    Bu durum Britanya için büyük bir sorundu. Olası bir Katolik restorasyonu herşeyi baştan başlatmak zorunda bırakacaktı. 

    Sorunun üstesinden gelmek için parlamento başka bir varisi taht için aday gösterdi. Bu isim Hanover Electress'i Sophia idi. Electress Sophia, Palatine Elector'ü Frederick-V ile Prenses Elizabeth çiftinin kızıydı. Prenses Elizabeth ise Kral James-I'in kızı yani Kral Charles-I'in kızkardeşiydi.

    Fakat Electress Sophia'nın tahta çıkması zordu. 71 yaşındaydı. 

    Parlamento, Electress Sophia ile Elector Ernest Augustus'un oğlu George'u tahta (Electress Sophia olamazsa) varis olarak teklif etti. Böylece Anglikan/Protestan taht korunmuş olacaktı. Kral William bunu uygun buldu. Prenses Anne ise ilk başta reddetti. Hala bir varis bırakacağına inanıyordu.

    Bunun üzerine Parlamento yasaya 'Prenses Anne'nin varis bırakmadan ölmesi durumunda' ve 'Prenses Anne'nin varisi, tahtın kesin kabulle ilk sırasındadır' maddelerini ekledi. Böylece, Prenses Anne'de yasayı kabule yanaştı ve Kral William'a yasanın taht için en uygun çözüm yolu olduğunu kabul ettiğini bildirdi.

    Act of Settlement-1701 / Veraset Yasası-1701, Parlamentonun her iki kanadında oy çokluğu ile kabul edildi ve kral tarafından da onaylanarak yürürlüğe girdi.

    8 Mart 1702 Tarihinde Kral William-III hayatını kaybetti. Prenses Anne, aynı gün İngiltere, İskoçya ve İrlanda Krallığı Kraliçesi ilan edildi. 23 Nisan 1702 Tarihinde de taç giyme töreni yapıldı.



Kraliçe Anne


    Kraliçe Anne, ilk konuşmasını 11 Mart'ta parlamento da yaptı ve kraliyet halkına ve ülkesine layık bir şekilde tacı taşıyacağını söyledi. Kral William-III ile çok sıcak konuşmasa da anısına saygı duyduğunu dile getirdi.

    Kraliçe, tahta çıkar çıkmaz ülkenin hemen her kesiminde çok popüler oldu. Halk onun başarısız hamileliklerini, zayıf sağlık durumunu ve yaşadığı acıları biliyor ama güçlü duruşuna ise büyük saygı duyuyordu. Ayrıca Anne, son Anglikan Britanyalı monarktı. Halk, Anne'nin bir varis bırakacağına inanıyordu. İsmi, birçok sokağa, puba, gemilere, askeri birliklere, mağazalar ve kiliselere verildi. 

    Tahta çıkmasından kısa bir süre sonra, eşi Prens George'u, Lord High Amiral / Lord Yüksek Amiral olarak terfi ettirerek, Kraliyet Donanması'nın kilit kontrolünü verdi. Düşes Sarah Churchill'in eşi Marlborough Dük'üne ise ordunun kontrolünü verdi. Sarah Churchill'e ise Sandık Koruyucu, Kraliçe'nin Sırdaşı ve Saray Müdürü makamlarını verdi. Böylece Kraliçe Anne her monark gibi kendi düzenini kurduğunu ilan etmiş oldu.



Kraliçe Anne bir onur töreninde.


    19 Temmuz 1702 Tarihinde İspanya Veraset Savaşları başladı. 

    Kraliçe Anne'nin tahta çıktığı sırada, ülke de iki partili sistem gelişiyordu. Bir tarafta Toryler diğer tarafta Whigler vardı. Toryler, muhafazakar geleneklerden yana, Anglikan Kilisesi ile uyumlu, ülkenin karasal çıkarlara ve Avrupa'da ki üstünlüğüne önem veren politikalardan yanaydı. Whigler ise Anglikan Kilisesi'ne mesafeli, ilerlemeci ve ülkenin karasal değil, deniz gücü buna bağlı olarak ticari bir güç olmasını savunuyorlardı. Bu çekişme, Anne'nin saltanatında her yıl yükseldi ve Kraliçe'nin en büyük sorunlarından birisi oldu.

    Saltanatının ilk yıllarında, Torylere daha yakın durdu ve kabinesi Tory ağırlıklıydı. Nottingham Earl'ü Daniel Finch, Rochester Earl'ü Laurence Hyde (Kraliçe'nin dayısı) gibi önemli Toryler ile iyi ilişkiler geliştirdi. Ayrıca Marlborough Dük'ü de birçok Tory ile çalışıyordu. Kraliçe-eşi Prens George'da, Torylerden yanaydı ve Avam Kamarası Başkanı Robert Harley ile sıkı dostlukları vardı.

    Kraliçe Anne, Anglikan Kilisesi ile ilgili 3 yasayı parlamentodan geçirmek istedi. Fakat Whiglerin sert muhalefeti ve başarılı lobi faaliyetleri sebebiyle bu yasalar reddedildi. Bu Kraliçe ile Whiglerin arasını açtı. 

    1703 yılında gerçekleşen büyük fırtınadan sonra Kraliçe, 'Günahlarımızın affı' için yasalar geçirmek istedi. Whigler engelledi. 2. bir girişimde bulundu yeniden engelledi. 3. girişimi mali bir yasayı da içeren bir yasaydı ve bu da engellendi. 

    Kraliçe'nin bu denli Muhafazakar olmasının sebebi yaşadığı acılar ve travmalardı. Her zaman dindar bir insan olmuştu ama hiçbir zaman bağnazlığa düşmedi. Gençliğinde, veliahtlığında ve saltanatı sırasında bilim ve sanat insanlarını, kaşifleri, askerleri ve felsefecileri destekledi. Sir Isaac Newton'u bizzat kendisi şövalye ilan etti. Cambridge, başta olmak üzere birçok üniversite de seküler eğitimin tohumlarını oluşturan Whig yasalarına onay verdi. 



Sir Isaac Newton. Bilim dünyasına yön veren büyük bir dahi.


    1704 yılında Kraliçe Anne ile Whiglerin arası daha da açıldı. Daha önce Toryler ile iyi ilişkileri bulunan Marlborough Dük'ü, Whiglerle beraber hareket ediyordu. Dük, Blenheim Muharebesinde büyük bir zafer kazandı. Bu zaferle birlikte Whiglerin halk nezdinde prestiji yükseldi. Birçok Whig, kabineye daha çok Whig ataması için Anne'ye baskı yapmaya başladı.

    Kraliçe direndi. Fakat uzun sürmedi. Kabine de adeta bir Whig cuntası kuruldu. Cowper Earl'ü William Cowper, Lord Chancellor makamına getirildi. Diğer görevlere Lord Sunderland, Lord Halifax, Lord Orford ve Lord Wharton gibi isimler atandı. Bu isimlerin birçoğu Marlborough Dük'ü ile yakın haldeydi. Whigler, makamları aldıktan sonra Kraliçe ile çatışmaktan kaçınmaya çalıştılar fakat politikalarını her alanda uygulamaya geçirmeye başladılar.

    1706 yılının diğer bir sorunu ise ülkenin bütünlüğüydü. Bunun sebebi İskoçya'dan gelen 'bağımsızlık' sesleriydi. Sebebi milli değil daha çok diniydi. 

    Bilindiği üzere Kraliçe Elizabeth 1603 yılında varis bırakmadan hayatını kaybetmişti. Elizabeth, İngiltere ve İrlanda Krallığı Kraliçesiydi. İskoçya'nın lideri ise İskoçların Kralı ünvanı ile Kral James'ti. Kraliçe'nin varissiz ölümü üzerine Tudor Hanedanı sona erdi. Devlet ileri gelenleri, kilise ve ordu, Tudorlar ile uzaktan akrabalığı bulunan İskoçların Kralı James'i, kral ilan ettiler ve tahtta davet ettiler. Böylece ayrı ayrı üç krallık olan İngiltere Krallığı, İrlanda Krallığı ve İskoçya Krallığı tek bir monarka sahip oldu (Personal Union). 

    Kısa Commonwealth dönemi haricinde bu durum böyle süregeldi ve Kral James, Kral Charles-I ve Charles-II'nin ülkeyi birleştirme çabaları olmuştu. Kral William'da bu tip girişimler de bulunmuş ama daha cılız kalmıştı. Kraliçe Anne ise bir birliği çok gerekli gördüğünü daha ilk Parlamento konuşmasında söylemişti.

    İskoçlar, Kraliçe Anne'nin bir varis bırakamadığını görüyordu. Her ne kadar Kral James ile akrabalığı bulunsa da tahtın bir Alman'a kalması kabul edilemezdi. Kabul edilememesinin sebebi milliyetçi duygular değildi. İngilizce dahi bilmeyen Alman bir monarkın, ülkenin birliğini sağlayabileceğini düşünmüyorlardı ve tahtın bir Katolik'e, Prens James'e kalacağını hesap ediyorlardı. Böyle bir durumda en zararlı çıkan ülke İskoçya olacaktı.

    Bağımsızlık sesleri yükseldikçe Toryler ve Whigler dahi birlik çalışmalarını hızlandırdı. Kraliçe Anne'de destek verdi. Kraliçe Anne 1706 yılının Temmuz'unda birlik görüşmelerine İskoç soyluları ile beraber başladı. Parlamento da İskoç siyasetçileri ve ileri gelenleriyle görüşmeleri sürdürdü.

    16 Ocak'ta yasanın ilk kısmı 6 Mart 1707 Tarihinde de diğer kısmı parlamento da kabul edildi ve Kraliçe Anne tarafından onaylandı. Acts of Union-1707 / Birlik Yasaları-1707 böylece kabul edilmiş oldu.

    1 Mayıs 1707 Tarihinde İngiltere, İskoçya ve İrlanda Krallığı; Büyük Britanya Krallığı adıyla tek bir devlete dönüştürüldü (İrlanda Krallığı'nın bağımsızlığına ise son verildi ve Büyük Britanya Krallığı'nın bir parçası oldu. 1798 İrlanda İsyanından sonra çıkarılan Act of Union-1801 / Birlik Yasası-1801 ile devletin adı Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı olarak değiştirilecekti. 1922 yılında ise devlet; Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı adını aldı).



Acts of Union / Birleşme Yasaları ferman/metni.


    

    Kraliçe Anne böylece Büyük Britanya Krallığı Kraliçesi oldu. Tarihteki ilk ve tek 'Double Queen', 'Çift Kraliçe' olarak anılmaktadır.

    1708 Tarihinde Kraliçe Anne'nin ve ülkenin en büyük endişelerinden biri olan Prens James Edward harekete geçti. Fransız desteği, paralı milisleri ve sürgün askerleri ile İskoçya'ya bir çıkarma harekatına girişti. 

    Whigler, Parlamentodan Scottish Militia Bill / İskoç Milis Yasası'nı çıkardılar. Yasa, Lordlar Kamarasında da kabul edildi. Fakat Kraliçe Anne kimsenin beklemediği bir sürpriz ile yasayı veto etti. Ona göre bu yasa ile kurulacak milis kuvvetin Prens James tarafına geçmesinden endişe ediyordu ki bunun içinde sebepleri vardı. Torylerin ise belirsiz durumu Kraliçe'yi harekete geçirmişti. Toryler, Anglikan Kilisesine saygı gösterseler de o dönem de Katoliklere ve Jacobitelere yakındı ve bu ideolojiyi açıkça sahiplenmeseler de destekledikleri biliniyordu. 

    Bu yasanın veto edilmesi Kraliçe için bir kumardı. Yasayı veto ederken, Kraliyet Donanmasında büyük etkisi olan eşine güvenmişti. Kraliçe-eşi Prens George'un planına göre, Jacobiteler kara da değil denizde yenilgiye uğratılmalı ve asla karaya çıkmamalıydılar.

    Prens George'un planı mantıklıydı. Hemen harekete geçti ve Sir George Byng'in emrine bir donanma vererek istilacıların üzerine gönderdi. Jacobitelerin deniz gücü zayıftı ve çıkarma yapılması planlana yere gelemeden Britanya donanması tarafından önleri kesilmişti. Başka bir çıkarma harekatı yapacak zamanları da olmadı. Prens James kuvvetlerini geri çekti ve Fransa'ya döndü.



Sir George Byng'in komuta ettiği HMS Britannica gemisi


    Bu olay 1708 yılında ki seçimlerde Toryleri ağır bir yenilgiye uğrattı ve Whig cuntası hükümetine devam etti. İskoç Milis Yasası ise Britanya Tarihinde monark tarafından veto edilen son yasa oldu. O tarihten günümüze kadar, Britanya monarkları veto yetkisine sahip olasalar da hiçbir yasayı veto etmemişlerdir.

    Aynı yıl Kraliçe ile en sıkı dostu Düşes Sarah Churchill ile arası gittikçe açıldı. Sarah'nın eşinin Whiglere yakın olmasına rağmen Sarah her zaman Kraliçe ile ilişkilerini korudu. Ancak o da Whigleri açıktan desteklemesi ve Kraliçe ile mesafesini koruyamaması tüm bunların üstüne lezbiyenlik dedikoduları Kraliçe Anne'nin, Sarah'dan yüz çevirmesine neden oldu. 

    Oudenarde Muharebesi'nden Britanya zaferle çıkmıştı. Bu zaferin onuruna verilen bir ziyafete, Kraliçe Anne, Sarah'nın kendisine hediye ettiği mücevherleri takmadan gitti. Ziyafet sonrası ise Sarah'nın, St. Paul Katedralinin merdivenlerinde Kraliçe'ye etrafındaki bir grubun duyabileceği şekilde sessiz olması gerektiğini söylemesi ise Kraliçeyi ve herkesi dehşete düşürdü. Bu tip bir hareket ne Britanya ne de Avrupa'nın diğer saraylarında son derece nezaketsizlik olarak kabul edilirdi.

    Kraliçe Anne bir gün sonra Düşes Sarah Churchill'e bir mektup yazarak, 'Dostluğu ve Kraliçesine hizmetlerinden dolayı' teşekkür etti ve kilit görevlerinden azletti. Ona bağlı olan tüm saray görevlilerini ve dostlarını da görevlerinden azlederek, mali desteği de kesti. Ayrıca neredeyse tüm yüksek saray dük ve düşese ambargo uygulamaya başladılar.

    Ekim 1708 Tarihinde Kraliçe-eşi Prens George hayatını kaybetti. Onun ölümü Kraliçe için son acı darbeydi. George ve Anne çifti siyaset evliliği yapsalar da birbirlerini sevmişlerdi. Kaybettikleri tüm çocuklarına beraber üzülmüşlerdi. Prens George, kesin bir sadakat ve sevgi ile Anne'ye, Anne'de aynı şekilde George'a bağlı olmuştu. 



Kraliçe Anne ve eşi Prens George


    Prens'in ölümü üzerine Sarah Churchill saraya gelmiş ve taziye ziyaretinde bulunmuştu fakat ilişkileri düzelmemiş hatta Kraliçe Anne, Sarah ve eşinin bulundukları saraydan ayrılarak verilecek başka bir saraya taşınmalarını söylemişti. 

    Whigler ise bu ölümü fırsata çevirmeye çalıştılar. Prens George'un ölümünden sonra boşalan Lord High Amiral makamına kendilerinden yakın ismi Lord George Churchill'i (Marlborough Dük'ünün kardeşi) getirmeye çalıştılar. Kraliçe kesin bir şekilde reddetti. Whigler misilleme olarak Lord Orford'u makama getirmeye çalıştılar fakat bu sefer de Donanma Amiralleri, Kraliçeden yana oldular. Kraliçe ise 3. teklifi beklemeden, Kasım 1708'de Pembroke Earl'ü Thomas Herbert'ı atadı. Lord Herbert daha ortada bir isimdi. Fakat Herbert tam 1 yıl sonra istifa etti ve yerine Lord Orford'u atamayı kabul etti.

    Savaş 1709 yılında devam etti. Savaş devam ettikçe Whiglere olan destek hızla düşmeye başladı. Deniz ticaretindeki aksaklıklar ve savaş vergileri, tüccarları ve burjuvayı hareket edemez hale getiriyordu. Whiglerin cuntası ise baskısını arttırıyordu. Kraliçe'ye karşı yapılanlar ise ayrı bir sıkıntı oluşturuyordu.

    Bu sırada Kilise'nin üst düzey, Anglikan Tory, Henry Sacheverell isimli bir rahibi, 'Muhteşem Devrim'in bazı yanlışlarını eleştiren ve Whig karşıtı vaazlar da bulunuyordu. Londra'da ve İngiltere'de oldukça popüler hale geldi. Whigler duruma müdahale etti ve rahip Sacheverell hapsedildi. Bu kimsenin beklemediği bir isyana dönüştü. Londra'da ve çevresinde ayaklanmalar patlak verdi. Çok kısa sürede olaylar Whig karşıtı protestolara döndü ve Galler, İskoçya ve hatta İrlanda'ya kadar yayıldı. Whigler ise baskıyı arttırdı ve rahibin idamla yargılanmasını istedi.



Rahip Henry Sachaverell


    Kraliçe ise Whiglere karşı net cephe aldı. Sacheverell'in, Whig karşıtlığından veya devrimi eleştirmesinden değil, devrime karşı kullandığı bazı sözlerden dolayı yargılanması ve hafif cezalandırılması isteğini açıkça dile getirdi. 

    Londra'da ki ayaklanmalar saraya kadar ulaşmıştı. Whigler burada bir hata daha yaptı. Saraya asker gönderme de geç davranmaları halkta fırtına kopardı. Whigleri, iç savaş sırasındaki parlamenterlere benzeten bildiriler dağıtıldı. Olayların tamamen kontrolden çıkmakta olduğunu gören Kraliçe ise duruma doğrudan müdahale etti.

    Parlamentoya ve halka 'Tanrı'nın ve imanın savunucu olacağını' ilan etti. Bu monarkın sıfatına atıftı. Kraliçe, otoritesini kullandı. 

    Sacheverell, mahkeme de beraat etti. Kraliçe tarafından ise cezalandırıldı fakat bu ceza 3 yıl vaaz yasağıydı. Bunun dışında Henry Sacheverell hayatına devam etti ve 3 yıl sonra vaazlarına kaldığı yerden devam etti.

    Savaş, vergiler, bozulan ticaret ve son olay Whiglerin cuntasını bitirdi. Kraliçe, Marlborough Dük'ünü bizzat görevden aldı ve uzaklaştırdı. Bazı Whigler yolsuzlukla suçlandı yargılandı ve 3'ü çeşitli hapis ve para cezaları aldılar.  

    Whigler son çare olarak seçime gitti. 1710 yılında genel seçimler yapıldı ve Toryler Lord Robert Harley'nin liderliğinde kesin bir zafer kazandı. 



Lord Robert Harley


    Lord Robert Harley'in, bir Fransız göçmen tarafından bıçaklı suikaste uğradı ve yaralandı. Bu Whiglerin düzenlediği bir suikast kesinlikle olamazdı fakat böyle bir algı oluştu. Whiglerin tüm prestiji yok oldu ve parti hemen hemen tüm liderlerini ve kilit isimlerini değiştirmek zorunda kaldı. Kraliçe ise Düşes Sarah Churchill'i kalan son görevinden istifaya zorladı ve ardından Marlboroughlarla tüm ilişkisini kesti.

    Britanya için savaşın şiddeti azaldı ve ekonomi normale döndü. Kutsal Roma İmparatoru Joseph-I'in 1711'de ölümü ve yerine gelen Charles-VI'ün savaşı devam ettirmeme arzusu ile savaş yatıştı, barış görüşmeleri başladı. 

    1713 Tarihinde Utrecht Barışı / Antlaşması imzalandı. Antlaşma ile Fransa iddialarından vazgeçti ve yükselişi durdurulmuş oldu. İspanya tahtı savaş öncesi duruma göre devam edilmesi kararlaştırıldı. Britanya ise savaştan kazançlı çıkan ülkelerdendi.

    Bu antlaşmanın Kraliçe Anne'yi doğrudan ilgilendiren kısmı ise kendi tahtıydı. Fransa Kralı Louis-XIV, Britanya tahtında ki Hanover Restorasyonunu tanıyacağını ve hak iddia etmeyeceğini ilan etti. Diğer devletlerde Fransa Kralı'nın ilanını tanıdı. Böylece olası bir savaşın önüne geçilmiş oldu.



Fransa Kralı Louis XIV. Güneş Kral olarak bilinen kral, mutlakiyetin en büyük simgesidir.


    Kraliçe'nin ise Ocak 1713 yılından itibaren sağlık durumu gittikçe bozuldu. Temmuz ayına kadar hiç yürüyemedi. Noel'de yüksek ateş sebebiyle bilinçsizce saatlerce yattı. Öldüğüne dair dedikodular bile çıktı fakat iyileşti. Mart'ta yeniden hastalandı.

    Temmuz ayına kadar Robert Harley'e olan güvenini kaybetti. Kendisine hiçbir açıklama yapmadan kararlar aldığını ve saygısızca davrandığını belirtiyordu. 27 Temmuz 1714 Tarihinde Harley'i, Lord Treasurer görevinden azletti.

    Harley'in yerine atanacak isim için yapılan kabine ve Özel Konsey toplantılarına doktorlarının katılmama tavsiyesine rağmen katıldı. 2 toplantıdan sonra ki 3. toplantı iptal edildi. Çünkü Kraliçe gelememişti. 



Kraliçe Anne son yıllarında.


    30 Temmuz 1714 Tarihinde, oğlu Prens William'ın ölüm yıldönümünde yataktan dahi çıkamamış ve konuşma yapamamıştı. Aynı gün Özel Konsey'in tavsiyesi ile Lord Treasurer Makamına Whiglerden Shrewsbury Dük'ü Charles Talbot'u atadı. O gece ateşi çıktı ve uykuya daldı.

    Büyük Britanya Krallığı Kraliçesi Anne Stuart, 1 Ağustos 1714 Tarihinde saat 07.00 sularında hayatını kaybetti.

    Fırtınalı bir hayatı olmuş, huzur ve mutluluktan çok daha fazla travma, trajedi ve ölüm acısı yaşamıştı. 

    Kraliçe Anne, 24 Ağustos 1714 Tarihinde büyük bir törenle eşinin ve çocuklarının yanına, Westminster Abbey'e gömüldü.

    Ölümünden sonra 1701'de ki yasa uyarınca Hanover Elektörü George, yeni kral ilan edildi ve Londra'ya davet edildi (George'un annesi Electress Sophia, Anne'den  2 ay önce hayatını kaybetmişti).



 
 Çeviri, Hazırlayan ve Yazar: Lord Murrays

 Kaynakça:
 http://www.britroyals.com/kings.asp?id=anne
 https://www.royal.uk/

 https://discovery.nationalarchives.gov.uk/details/c/F62876
 https://openlibrary.org/books/OL5114364M/The_royal_heraldry_of_England
 https://openlibrary.org/books/OL3958275M/Queen_Anne
 https://openlibrary.org/books/OL1883550M/Curtain_calls

 http://www.historic-uk.com/HistoryUK/HistoryofBritain/Queen-Anne/
 http://www.historytoday.com/richard-cavendish/coronation-queen-anne
 http://www.historyextra.com/feature/kings-queens/kings-and-queens-profile-queen-anne
 http://britishheritage.com/queen-anne/




      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder