13 Aralık 2016 Salı

Birleşik Krallık Kraliçesi Elizabeth-II





    Kraliçe Elizabeth-II. Tam ismi: Elizabeth Alexandra Mary. 6 Şubat 1952 Tarihinden günümüze Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Kraliçesi. Ayrıca 15 bağımsız ülkenin daha Kraliçesi (Avustralya, Antigua ve Barbuda, Barbados, Bahamalar, Belize, Grenada, Jamaika, Kanada, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Saint Kitts ve Nevis, Yeni Zelanda). 
























Çocukluğu ve İlk Yılları

    Prenses Elizabeth, büyükbabası Kral George-V'in saltanatı sırasında 21 Nisan 1926 Yılında dünyaya geldi. Babası, York Dük'ü Albert George (Kral George-VI) annesi ise York Düşesi Elizabeth Bowes Lyon'dur. Çiftin iki çocuğundan ilkiydi.

    29 Mayıs Tarihinde Buckingham Sarayı'nın şapelinde isim töreni yapıldı. Elizabeth ismi Kral George-V'in annesine, Alexandra ismi Kraliçe Victoria'nın ön ismine ve Mary ismi ise Kraliçe Mary-II'nin ismine ithafen verildi. 1929 Yılında Kral George-V'in ciddi bir rahatsızlığı sırasında ailesi ile birlikte gerçekleştirilen bir ziyaret ile basının ilgisini çekti ve popüler oldu. 



Prenses Elizabeth, babası ve annesi.


    1930 Yılında Prenses Elizabeth'in tek kardeşi olan Prenses Margaret dünyaya geldi. İki kardeş annelerinin gözetiminde ve öğretmenleri Marion Crawford tarafından klasik eğitimlerinin yanı sıra özel eğitimlerden geçirildi. Tarih, edebiyat, yabancı dil, müzik, resim ve siyasi konular eğitimlerinin önemli bir yerini teşkil etti.


Veliahtlık Dönemi

    Prenses Elizabeth, Kral George-V'in saltanatı sırasında 3. sıradan taht varisiydi. İlk taht varisi amcası Prens Edward (sonradan Kral Edward-VIII). Babası Prens Albert George ise 2. sıradan varis idi ve gerek kraliyet ailesi gerek siyaset Prenses Elizabeth'i ve ailesini monark olarak düşünmüyorlardı.

    Kral George-V, 20 Ocak 1936'da hayatını kaybetti ve yerine oğlu Prens Edward, Kral Edward-VIII adıyla tahta çıktı. Fakat daha tahta çıktığı günden başlamak üzere, veliahtlık döneminde başlayan evlilik sorunu gündeme geldi. Kral Edward, nişanlısı Wallis Simpson ile evlenmek istiyor fakat hem Başbakan Baldwin hem siyasetin büyük çoğunluğu hemde kilise bu evliliğe izin vermiyordu. Bunun sebebi ise Wallis Simpson'ın evlenmiş ve boşanmış bir kadın olması, mezhebi konusunda kuşkular bulunması ve Naziler ile sıkı bağları olmasıydı. Özellikle son iki konu hakkında günümüze kadar birçok teori üretilmiştir. 11 ay süren bir çekişmenin ardından, Kral Edward-VIII beklenmeyen bir şekilde feragat sinyali verdi. Fakat karşıtlarını vazgeçiremedi. Nihayetinde 11 Aralık 1936 Tarihinde Kral Edward, tahttan feragat eden ilk ve tek Britanyalı monark oldu. 

    Kral Edward'ın tahttan feragat etmesi üzerine, Prenses Elizabeth'in babası, Prens George, Kral George-VI adıyla tahta çıktı. Böylece Prenses Elizabeth tahtın ilk varisi yani veliaht oldu.

    Veliahtlık dönemi 10 yaşında başlayan Elizabeth için hayatında büyük bir farklılık olmadı. Eğitimine ve günlük yaşantısına devam etti. II. Dünya Savaşı'nın başlaması ile beraber Kraliyet ailesinin de hayatı değişti. 

    Kral George-VI ulusuna olduğu gibi kendi ailesine de önderlik etti. Kraliyet ailesinin masrafları minimuma indirildi. Kral, ağır bombardımana uğrayan Londra'yı sık sık dolaştı, radyo da sürekli konuşmalar yaptı ve cepheleri ziyaret etti. Siyaset ve askeri konularla da aktif olarak ilgilendi. 

    Londra bombalandığı sırada devlet ileri gelenleri Lord Hailsham liderliğinde, Kral-eşi Prenses Elizabeth'e, Prenses Elizabeth ve Prenses Margaret'in Kanada'ya gönderilmesini önerdiler. Fakat Kral-eşi Prenses Elizabeth tarihi cevabı; 'Çocuklar bensiz bir yere gitmeyecek, ben kral olmadan bir yere gitmeyeceğim ve kral asla terk edilmeyecek' verdi. 'Kral asla terk edilmeyecek' sözü, tüm savaş boyunca ve diğer savaşlarda (daha sonra Kraliçe olarak değiştirilerek) cephelerde slogan oldu. 

    Kardeş prensesler, Mayıs 1940'a kadar çeşitli kalelerde yaşadılar ve bu tarihte Windsor Kalesi'ne yerleştirildiler. Aynı yıl Prenses Elizabeth ilk BBC yayını yaptı. 'BBC Çocuk Saati' adlı programın konuşmasında, halkın moralini yüksek tutmasını, orduya destek vermesini ve kraliyet ailesinin zafere kadar savaşacağını söyledi. Bu konuşmadan sonra 1943 yılına kadar eğitim hayatına devam etmekle birlikte, kız kardeşi ile beraber tiyatro gösterilerinde oynadı. Bu gösteriler cephede savaşan yaralanan veya izin yada dinlenme amacıyla ülkeye gelen askerlere özel yapılıyordu.



Prenses Elizabeth Ordu Görevi Sırasında


    1943 yılında ilk resmi ziyaretini, Grenadier Guards isimli askeri birliğe yaptı. Bu ziyaret üzerine, Prenses Elizabeth, Grenadier Guards birliğine mensup bir asker ilan edildi. Günümüzde halen bu birliğin numarasız üyesidir. 18 yaşının kutlaması mütevazi bir şekilde yapıldı. Şubat 1945'te ise Prenses Elizabeth, savaş ordusuna yazıldı. 230873 numaralı asker olarak Kadın Birliği'ne girdi. Burada, askeri araçların tamirini, bakımını yaptı. Hafif tankların paletlerini değiştirdi, bakımlarını yaptı.

    Mayıs 1945'te zaferden sonra, Avrupa Günü olarak ilan edilen günde kardeşiyle beraber halktan birisi gibi olarak kutlamalara katıldı ve daha sonra da halkı, üniforması ile saraydan selamladı. 

    Savaşın ardından, 1947 yılında, ilk yurtdışı ziyaretini Güney Afrika'ya gerçekleştirdi ve 21. yaş gününü burada kutladı.



Prens Philip ile Evlilik

    Prenses Elizabeth'in, Prens Philip ile ilk buluşması 1934 Yılında gerçekleşti. Prens Philip, Glücksburg Hanedanına mensup hem Danimarka hemde Yunanistan Monarşisi ile akraba bir prens olarak dünyaya geldi. Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık'ta ki eğitimlerinin ardından, 1939'da Birleşik Krallık'a yerleşmiş ve Kraliyet Donanması'na katılmıştı. II. Dünya Savaşı sırasında Pasifik ve Akdeniz'de görev yapmıştı.



Prens Philip. Evlilikten önce çekilmiş bir fotoğrafı.


    1937 Yılında ikinci kez, 1939 Yılında ise üçüncü kez görüştüler. Son görüşmelerin ardından mektuplaşmaya başladılar. 9 Temmuz 1947'de ise resmi olarak nişanlandılar.

    Ancak bu nişanlılık ve evliliğe giden süreç kolay olmadı. Prens Philip, Birleşik Krallık'ta doğmamıştı. Kraliyet Donanması'nda görev almasına rağmen, Britanyalı bağları Kraliçe Victoria üzerinden ikincil düzeydeydi. Nazilerle bağlantısı olan kızkardeşleri vardı. Kralın danışmanları ve devlet ileri gelenleri, Prens Philip'i 'Prensliği yada Krallığı olmayan bir prens' olarak nitelemekteydi. Philip'in herhangi bir finansal varlığı da yoktu. Ordudan aldığı maaş ve Danimarka'da iki ufak mülk dışında orta sınıf bir hayat sürmekteydi. Ayrıca Kral-eşi Prenses Elizabeth'te, Prens Philip için 'Hun' ifadesini kullanmıştı (Sonraki yıllar da ise ikilinin arası oldukça düzeldi).

    Duruma Kral George, doğrudan müdahale etti ve evlilikten yana oldu. Kızı ile Prens Philip arasında ki ilişkiyi biliyordu. Prens Philip'in herhangi bir finansal yada siyasi durumu olmasa da, herkes tarafından 'Dürüst, çalışkan, biraz dünyadan uzak ama her görevi tamamen yerine getiren, titiz ve mütevazi' bir isim olarak tanımlamaktaydı. 'Her görevi yerine getiren' tanımlaması ise doğrudan Kraliyet Donanması sicilindeki raporlarda mevcuttu. Ek olarak; Birleşik Krallık savaştan yeni çıkmıştı ve başka bir 'Evlilik Krizi' daha asla yaşamayacak kadar hassas durumdaydı. Kral, kızının Prens Philip ile evliliğine danışmanlara ve siyasetçilerin bazılarına rağmen onay verdi. Dönemin siyasetçilerinin (Winston Churchill ve Clement Attlee evlilikten yanaydılar) ise Kral Edward'a yaptıkları gibi baskı yapabilecek güçleri yoktu. Kral George bir savaş kahramanıydı ve ülke büyük bir savaşın içinden çıkmıştı ve şimdi soğuk savaş içindeydi. Başka bir krize yer olamazdı.

    Prens Philip, Yunan Ortodoks Kilisesi'nden, Anglikan Kilisesi'ne geçti. Soyismini, annesinin İngilizce soyismi olan 'Mountbatten' olarak değiştirdi. Kral George-V, düğünden biraz önce 'Edinburgh Dükalığı' olarak yeni bir dükalık kurdu ve Prens Philip'i, Edinburg Dük'ü ilan etti.

    Prenses Elizabeth ve Prens Philip 20 Kasım 1947 Tarihinde, Westminster Abbey'de ki tören ile evlendi. Dünya çapında 2609 adet hediye aldılar. Zafer kazanılmış olmasına rağmen savaş sonrası Birleşik Krallık halen Naziler konusunda çok hassastı. Prens Philip'in (bir kızkardeşi hariç), kızkardeşleri ve sabık Kral Edward düğüne davet edilmedi.  



Prenses Elizabeth ve Dük Philip, düğünden sonra saray balkonundan halkı selamlarken


    Çiftin ilk çocuğu olan Prens Charles, 14 Kasım 1948'de dünyaya geldi. İkinci çocukları Prenses Anne ise 15 Ağustos 1950'de dünyaya geldi. 

    1949-1951 Tarihleri arasında, Malta'da kaldılar. Dük Philip burada Kraliyet Donanması'nda görevliydi. 


Tahta Çıkışı ve Saltanatı

    Kral George'un, 1951 Yılında sağlığı günden güne bozuldu. Prenses Elizabeth babasının yerine devlet ziyaretlerine bulundu. Eşiyle birlikte Kanada ve ABD'ye gitti. 1952 Yılının Ocak Ayında, Avustralya ve Yeni Zelanda'ya ziyaretler düzenledi. Yeni Zelanda'dan, Kenya'ya gitti.

    6 Şubat 1952 Tarihinde, Prenses Elizabeth ve Dük Philip, Kenya'da, katıldıkları bir yardım gecesinden evlerine döndü. Odalarına çekilmelerinden kısa bir süre sonra, Londra'dan, Prenses Elizabeth'e acil ve doğrudan ulaştırılması talebiyle bir telgraf gönderildi. Telgrafı, prensesin özel sekreteri Lord Martin Charteis aldı. 

    Kral George-V, hayatını kaybetmişti. Kraliyet Konseyi, Prenses Elizabeth'i, Birleşik Krallık'ta ve diğer Commonwealth ülkeleri ve bağımsız ülkelerde Kraliçe ilan etmiş, Kraliyet ismini derhal Londra'ya bildirmesi ve Londra'ya gelmesi istenmişti.  Lord Charteis, haberi Dük Philip'e verdi. Dük Philip ise haberi eşine verdi. Prenses Elizabeth babasına üzüldü ve Lord Charteis'in uyarısı üzerine Kraliyet ismi olarak Alexandria yada Mary değil sık kullanılan ismi olan Elizabeth olarak belirledi. 



Kraliçe olarak ilk portre fotoğrafı


    Böylece Kraliçe Elizabeth-II, 6 Şubat 1952 Tarihinde, Birleşik Krallık'ın ve diğer ülkelerin yeni monarkı oldu.

    Kraliçe Elizabeth, Londra'ya döndü ve ulusa sesleniş konuşması yaptıktan sonra babası Kral George'un cenaze törenine katıldı. Bunun ardından taç giyme töreni için hazırlıklara başlandı.

    Bu sırada Kraliçe Elizabeth-II, monark olarak ilk krizini siyasi olarak değil yine bir evlilik krizi ile yaşadı. Kardeşi Prenses Margaret, Kral George'un hizmetinde bulunan Albay Peter Townsend ile evlenmek istediğini kraliçeye bildirdi. Albay Townsend, Margaret'ten 17 yaş büyüktü ve boşanmıştı. Kilise ve siyaset kurumu karşı çıktı. Kraliçe ise 1 yıl beklemelerini söyledi. Margaret kabul etti fakat siyasilerin ve kilisenin tavrında bir yatışma olmadı. 1960'da evlilik planlarından vazgeçen çift ayrıldı (Prenses Margaret, 1961'de Snowdon Earl'ü Antony Armstrong-Jones ile evlendi fakat 1978'de çift boşandı. Prenses Margaret bir daha evlenmedi).



Kraliçe Elizabeth'in Taç Giyme Töreni


   

    Diğer bir kriz ise hanedan ismiydi. Hemen her konuda Kraliçe ile anlaşan Başbakan Churchill ve Kral George'un eşi Mary, hanedan isminin Windsor olarak kalmasını savunurken, Kraliçe ve eşi Philip ise Windsor-Mountbatten olmasından yanaydılar. Mary, 24 Mart 1953'te hayatını kaybetti, Churchill ise 1955'te siyasetten ayrıldı. Bunun ardından hanedan ismi bugünkü adı olan Windsor-Mountbatten olarak değiştirildi.

    2 Haziran 1953 Tarihinde taç giyme töreni yapıldı. Bu tarihte ilk kez televizyondan canlı yayınlanan taç giyme töreniydi. Gerek ülke de gerek yurtdışında yüzmilyonlarca insan taç giyme törenini BBC'nin aracılığı ile canlı izledi.

    Kraliçe Elizabeth-II'nin tahta çıktığı dönemde Britanya İmparatorluğu, De-Kolonizasyon sürecinin başlangıcını yaşıyordu. Hindistan 1947'de bağımsız fakat ortak monarkı kabul etmiş, 1950'de ise Cumhuriyet ilan edilerek siyaseten tam bağımsız olmuştu. Diğer ülkelerde de yükselen bağımsızlık hareketleri ile Birleşik Krallık daha fazla taviz vermek zorunda kaldı.

    Kraliçe birçok geziye çıktı. Kanada, Pakistan, Nepal, Yeni Zelanda, Gana ve diğer birkaç Commonwealth ülkesini daha ziyaret etti. 

    Süveyş Krizi'nden sonra ise Britanya İmparatorluğu'nun, De-Kolonizasyon dönemi için geri dönülemez bir süreç başlamıştı.


    1960'larda ve 1970'lerde birçok ülke bağımsızlıklarını kazandı. Birleşik Krallık Başbakanı Harold Macmillan'ın konuşması ile ülke bu durumu kabul etti ve yeni döneme uyum sağlama politikasına yöneldi. Bu süreçlerin bazıları doğrudan Cumhuriyet olarak bazıları ise önce Dominyon sonra Cumhuriyete evrilme şeklinde gerçekleşti (Fiji gibi). 

    İç politika da ise Kraliçe her zaman Muhafazakar Parti ile ılımlı ilişkileri olmuş ancak hiçbir şekilde doğrudan siyasete katılmamıştır. Birleşik Krallık'ta, monarkı sınırlayan bir yasa bulunmamasına rağmen, 1689 Haklar Bildirgesi ile başlayan, monarkın gücünün sürekli azaldığı değişim sürecine Kraliçe Elizabeth'te uymuş ve modern bir monark olarak günlük politik tartışmalardan, yasa tasarılarından, siyasi partilere açıkça yakınlıktan, kesin bir şekilde uzak durmuştur. 



Kraliçe Elizabeth ve Dük Philip 1964'de bir yurtdışı ziyareti sırasında


    Ancak parlamento ve diğer tüm partilerin onayı yada tavsiyesi ile birkaç sürece doğrudan müdahale de bulunmuştur. Bunun ilk örneği, 19 Ekim 1963 Tarihinde Lord Alec-Douglas Home'u doğrudan başbakan olarak atamış, 1974 yılında ise erken genel seçim çağrısı yapmıştır. Bu iki durumda keyfi bir uygulama değildi. Lord Home'un, başbakan olarak atanması, önceki başbakan Harold Macmillan'ın tavsiyesi üzerine oldu. 1964 Yılında ki genel seçimde ise Lord Home seçimi kaybetti ve 16 Ekim 1964'te başbakanlık görevini devretti. 1974 Genel seçim çağrısı ise İşçi Partisi lideri ve başbakan Harold Wilson'un tavsiyesi ve muhalefetin onayı ile gerçekleşti.

    1976 Yılında, 1976 Montreal Yaz Olimpiyatları Açılış Töreninde açılışı gerçekleştirdi.

    1977'de, 25 yıldır tahtta bulunan Kraliçe Elizabeth Silver Jubilee / Gümüş Jübile'si gerçekleşti. 1978'de Romanya'nın Komunist Diktatörü, Nikolay Çavuşesku ve eşi Elena Çavuşesku, Birleşik Krallık'a bir devlet ziyaretinde bulundular. Kraliçe bu ziyarette istemeyerek bulundu. 1979'da Kraliçe'nin ressamı Anthony Blunt, Cambridge Beşlisine üye bir Komünist casus olduğu anlaşıldı. Kraliçe, Blunt'un işine son verdi ve ünvanlarını kaldırdı. 

    Bu olaydan hemen sonra 27 Ağustos 1979 Tarihinde, Dük Philip'in akrabası, Lord Louis Mountbatten, IRA saldırısında öldürüldü. 



Lord Louis Mountbatten


    

    1970'lerin sonunda diğer iki olay ise hem Kraliçe'yi hem de Birleşik Krallık'ı ve Kanada'yı etkiledi. Kanada Başbakanı Pierre Trudeau, Quebec'in bağımsızlığını önlemiş ancak Kanada'da 'Cumhuriyetçi' bir siyaset izlemeye başlamıştı. Kraliçe'nin, Kanada'da ki durum konusunda ki endişeleri, Kanada'da duyulduğunda Başbakan Trudeau daha da sertleşti.

    Öncelikle Kraliyet Kanada Arması'nı değiştirdi, ardından parlamentosunun yetkilerini genişletti ve 1 ay sonra Londra'ya bir heyet göndererek Kanada Parlamentosu'nun tamamen bağımsız bir parlamento olduğunu bildirdi ve aynı anda yasasını geçirdi. Yine Birleşik Krallık Parlamentosu ve Hükümeti'nin, Kanada üzerinde kalan son yetkilerini de anayasadan çıkardı. Kanada'nın, dilediği zamanda referandum ile Cumhuriyete dönüşmesi ile ilgili yasayı parlamentodan geçirdi.

    Bu gelişmelerden sonra Kraliçe ve Birleşik Krallık siyaseti çok daha yatıştırmacı bir politika izledi ve yeni durumu kabul etti. Başbakan Tredeau ise geleneksel politikayı bozmamak için ülkesinin bağımsız olduğuna vurgu yaparak ortak monarkı kabul ettiğini ilan etti.

    1979'un diğer bir önemli olayı ise Margaret Thatcher'ın başbakan olmasıydı.

    Lady Thatcher'ın katı neo-liberal ekonomi politikaları, Kraliçe Elizabeth için de o dönem için kabul edilebilir politikalardı. Birleşik Krallık maliyesi çökmüş, ülke büyük bir borç batağına girmişti. Demir Lady ile ilk yıllarda ki ilişki gayet sıcaktı.

    13 Temmuz 1981 Tarihinde, Kraliçe Elizabeth, Trooping the Colour töreni için atı üstünde geçiş alanındaydı. Geçiş sırasında, Marcus Sarjeant adında suikastçi, Kraliçe Elizabeth'i doğrudan hedef alarak 6 el ateş etti. Kraliçe vurulmadı ve atının kontrolünü sağlayarak törene devam etti. 17 yaşında ki suikastçi tutuklandı. Suikasti, siyasi olarak değil, akli rahatsızlık (erotomani) sebebiyle gerçekleştirdiği anlaşıldı. 5 yıl hapis cezası aldı ve 3 yıl sonra serbest bırakıldı. Serbest kaldıktan sonra ismini değiştirdi. 



1981 Trooping The Colour Töreni ve Kraliçe Elizabeth


    

    Arjantin'in, Falkland Adaları'nı işgal etmesi üzerine, Birleşik Krallık çok sert cevap verdi ve adalara asker gönderdi. Kraliçe Elizabeth ve Dük Philip'in 3. çocukları Prens Andrew'de ordu görevinde bulundu ve Nisan-Eylül 1982 Tarihleri arasında Falkland Adalarında görev yaptı. 

    9 Temmuz 1982 Tarihinde Dük Philip, Prens Charles ile birlikte Kensington Sarayı'ndaydı. Kraliçe Elizabeth, uyumak üzere yatak odasına çekildiğinde, yabancı biriyle karşılaştı. Bu kişi ünlü bir güvenlik kırıcı olan Michael Fagan'dı. Kraliçe ile birlikte 7 dakika sohbet etti bu sırada kraliçenin özel hizmetlileri bir terslik olduğunu anlamış ve odaya izinsiz girmişlerdi. Derhal, Saray Polisi'ne haber verildi ve Fagan tutuklandı. Michael Fagan, iddia karşılığı 'Girilemez' denilen yerlere girmeyi meslek edinmiş biriydi. Kraliçeye herhangi bir zarar vermediği gibi hiçbir şeyde çalmamıştı. Sadece biraz şarap içmişti. Mahkeme kendisini suçlayacak bir hukuksuzluk bulamadı ama Fagan 6 ay akıl hastanesinde tedavi edildi ve daha sonra serbest bırakıldı.

    1982 Yılında, ABD Başkanı Ronald Reagan'ı, Windsor Kalesi'nde ağırladı. 1983 Yılında ise karşı ziyaret yapıldı fakat bu ziyaret sırasında kendisinin, monark olduğu diğer bir ülke olan Grenada'nın, Birleşik Krallık'a yada kraliçeye haber vermeden, Marksist yönetimi devirmek üzere işgal edilmesine sert tepki gösterdi.

    1980'li yılların ikinci yarısına girerken, özellikle Lady Thatcher'a karşı sert muhalefet sergileyen basın, saraya yöneldi. Kraliyet ailesinden sürekli bir magazin skandalı bekleniyordu ve muhabirler, gazeteler ve tvler sürekli kraliyet ailesinin üzerine gidiyordu. Bunun en temel sebebi ise Lady Thatcher ile Kraliçe arasında ki uyum ve sessiz işbirliğiydi. 



Lady Margaret Thatcher ve Kraliçe Elizabeth


    

    Ancak durum dışarıdan gözüktüğü gibi değildi. Lady Thatcher, Falkland Savaşı'ndan sonra daha da sert politikalar izler olmuştu. Büyük maden grevlerine, önce kulak asmadı, sonra işçileri dinlemek yerine grevi sürdüren maden ocaklarını kapattırdı. Bu maden ocaklarının büyük çoğunluğu kömür madeniydi ve elektrik üretiminin bel kemiğini oluşturuyordu. Bu kapatılmaların ardından Britanya'da elektrik kesintileri olağan bir hal aldı. 

    Ayrıca yüksek işsizlik, enflasyonun yükselmesi, yayılan grevler ve Apartheid rejimi konusunda ki statüko yanlısı tavır, saray ile başbakanın arasını iyice açtı. Kabine de sürekli değişiklikler oluyor ve Lady Thatcher geri atmak yerine daha sert tavır takınıyordu.

    Basının bu açığı fark etmesi uzun sürmedi ve büyük bir skandallar fırtınası kopardı. Lady Thatcher ise bu fırtınaya karşı koymadı. Hatta bir mülakatında esprili bir dille, kraliçenin Sosyal-Demokrat Parti'ye oy vereceğini belirtti. 

    Kraliçe ise sakin davrandı. Önce ailesinin her türlü skandaldan uzak tuttu. Ardından Thatcher'a, 'Order of Garter' ve 'Order of Merit' nişanlarını verdi ki bunlar en yüksek Britanya İmparatorluk Nişanlarıdır. Bir süre sonra basının ikiliye olan ilgisi azaldı.

    1987 Yılında Kanada'da başka bir anayasa referandumu yapıldı. Yine aynı yıl Fiji'de bir asker darbe gerçekleşti. Kraliçe darbeyi kabul etmediğini bildirdi ve Fiji valisinden, darbeye karşı tavır almasını istedi. Askeri cunta da buna karşılık olarak, ülke de cumhuriyet ilan etti ve Taç ile tüm bağlarını kopardı (Buna rağmen Fiji bayrağında ki Union Jack simgesini çıkarmadı).

    1989 Yılında, Komunist Blok, 2 yıl sonra da SSCB dağıldı. 1990'da Lady Thatcher, kendi kabinesi tarafından başbakanlıktan azledildi. 1991 Yılında I. Körfez Savaşı, ABD-Birleşik Krallık önderliğinde ki Batı Koalisyonu'nun zaferi ile sonuçlandı. Bu zafer sebebiyle Kraliçe Elizabeth, ABD Kongresi'nde konuştu. İlk kez bir Britanyalı Monark, ABD Kongresi'nde konuşma yapmış oldu. 

    Kraliçe'nin 40. saltanat yıldönümü olan 1992 yılı ise kraliçenin en kötü yılı oldu. Mart Ayında oğlu York Dük'ü Prens Andrew, eşi Sarah'tan ayrıldı. Nisan Ayında Kraliçe'nin kızı Prenses Anne ise eşi Mark Phillips'ten boşandı. Ekim Ayında Kraliçe Elizabeth ve Dük Philip'in, Almanya'ya gerçekleştirdiği bir ziyaret sırasında protestolarla karşılandılar ve atılan yumurtalar ikisine de isabet etti. Kasım Ayında ise Windsor Kalesi'nde büyük bir yangın çıktı ve kalenin önemli bir bölümü yandı.



1992 Yılında Windsor Kalesindeki yangın. Kalenin önemli bir bölümü yanmış ve çok sayıda orjinal sanat eseri yangında yok oldu. 1993-1997 arası kale, içi ve dışı aslına uygun olarak restore edildi.


    

    Kamuoyunda, 80'lerin sonunda itibaren giderek artan, monarşi karşıtlığı, hükümeti de zora sokuyordu. Kraliyet ailesinin masrafları son derece kısmasına karşın, konut sayılarının fazlalığı ve vergi ödememeleri ile maaş almaları, tepkileri hızla arttırdı. Artan bu eleştireler karşısında Kraliçe Elizabeth 'Her kamu kuruluşu eleştirilmelidir fakat bu nazik, anlayışlı bir şekilde yapılmalıdır' açıklamasını yaptı. Başbakan John Major, 1993 Yılı itibariyle, kraliyet ailesinin vergi ödeyeceğini ve maaşlarının %90 oranında kısılacağını belirtti. Aralık Ayında ise Prens Charles ve Prenses Diana ayrıldı.

    Kraliçe için bardağı taşıran son damla, The Sun Gazetesiydi. Kraliçenin yıllık Noel konuşmasının video kaydı, bir şekilde The Sun Gazetesinin eline geçmiş ve konuşmadan 2 gün önce gazete konuşmayı yayınlamıştı. Gazetenin bu hareketi açık bir kışkırtma ve hukuksuzluktu. Kraliçe tüm otoritesini kullandı.

    The Sun Gazetesine, 200.000 Poundluk bir tazminat davası açıldı ve kazanıldı. Bu para hayır kurumlarına bağışlandı. Kraliçe, Noel'de büyük bir askeri geçit töreni düzenletti. Artan karşıtlığa rağmen halkın büyük çoğunluğu monarşiden yanaydı ve azınlığın 10 yıldır çıkardığı 'gürültüye' karşı harekete geçildi. Töreni büyük bir kalabalık izledi. Kilise, iş dünyası, okullar, ordu, polis teşkilatı ve diğer birçok kamu kuruluşu ile özel kuruluşlardan destek mesajları gönderildi. Monarşi ülkenin hemen her yerinde övüldü ve çok kısa bir zaman içerisinde dalga halinde yayıldı.

    Kraliçenin harekete geçmesi işe yaradı. 1993 yılı, 1992 yılının tam tersi oldu. Vergi Yasası geri çekildi, Cumhuriyetçi akıma ilgi hızla azaldı ve monarşinin prestiji yükseldi. Basın ise kraliçe, Dük Philip ve çiftin çocuklarına olan eleştirilerini bitirdi. Monarşiyi eleştirmek ise 'moda' olmaktan çıktı.

    1995 Yılında Prens Charles ve Prenses Diana çifti resmen boşandı. 1997 yılında ise Prenses Diana, Paris'te bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Bu kaza kraliçeye olan desteği bir anda azaltacaktı.



Galler Prensesi Diana Frances


    

    Kaza gerçekleştiğinde, Kraliçe eşi Dük Philip ve torunları ile Balmoral'a çekildi ve 5 gün ortaya çıkmadı. Prenses'in ölümünden sonra ise Kraliyet Sarayı'nda ki bayrağın yarıya indirilmemesi ve 5 gün boyunca süren inziva kamuoyunun çok büyük tepkisini çekti. Prenses Diana, halk, ordu ve kilise tarafından sevilen bir isimdi. Gerek ülke de gerek dünyada birçok hayır işlerine katılmış ve boşanmadan sonra da halkın desteği yükselerek devam etmişti.

    Bu sert tepki karşısında Kraliçe geri adım attı. Kendisi, eşi ve torunları Londra'ya döndüler, bayraklar yarıya indirildi ve Kraliçe Elizabeth, Prenses Diana ile ilgili çok olumlu ifadeler kullanarak bir röportaj verdi. 5 günlük inzivanın, torunlarını basından uzak tutmak için olduğunu söyledi. Prens William ve Prens Harry'nin büyükannesi olarak torunlarının yanından bulunacağını belirtti. Bu açıklamalar ve cenaze töreninden sonra kamuoyu tepkisi buharlaştı. Yine de günümüze kadar ispat edilememiş birçok komplo teorisi ortaya atıldı.

    Kraliçe Elizabeth, Kuzey İrlanda'da terör ortamını sona erdiren, 'Hayırlı Paskalya Antlaşması'na destek verdi. Ağustos 1999'da Türkiye'de ki depremden sonra, hükümetinden ayrı olarak ülkeye özel yardım ekibi gönderdi. Eylül 2001 Tarihinde ki, 11 Eylül Terör Saldırılarının ardından ABD'ye ziyarette bulundu ve Birleşik Krallık'ın, Birleşik Devletlerin yanında olduğunu belirtti.

    2002 Yılı, Kraliçe Elizabeth-II'nin Golden Jubilee / Altın Jübile yılıydı. Fakat Şubat annesi, Mart'ta ise kızkardeşi hayatını kaybetti. Bu kayıplar, kraliçeyi oldukça derinden etkiledi ve Altın Jübile töreni gerçekleştirilmedi. Bunun yerine tüm yıla yayılan, daha mütevazi kutlamalar gerçekleştirildi. Kraliçe bu kutlamaların sadece birine, ordu birliklerine özel olarak yapılan bir küçük kutlamaya katıldı.



Altın Jübile şerefine basılan askeri madalya


    Kraliçenin, Tony Blair olan siyasi ilişkileri de zaman zaman gerginleşti. Afganistan'ın, Taliban'dan arındırılması operasyonuna, kraliçe, ordu ve halk destek vermişti fakat Irak'ın Özgürleştirilmesi Operasyonu ise hem kraliçe hem halk hemde siyasiler tarafından endişe ile karşılanıyordu. Bu çekince ve gelebilecek sert tepkiler, Başbakan Tony Blair'i, işgal konusunda daha temkinli olmaya zorladı fakat Birleşik Krallık, II. Körfez Savaşı'na katıldı.

    Afganistan ve Irak'ta ki savaşın uzaması, kraliçe tarafından tepki görür oldu. Britanya Ordusu'nun kayıpları, ABD Ordusu'nun kayıplarına nazaran çok daha azdı (tüm işgal süresinde Birleşik Krallık'ın kaybı 179). Fakat savaşın meşruiyeti ve Saddam'ın gizlediği iddia edilen kitle imha silahlarının ortaya çıkmaması üzerine savaşa olan tepki arttı. Kuzey İrlanda konusunda ise Kraliçe Elizabeth, Tony Blair'in politikalarını takdirle karşıladığını defalarca belirtti.

    2011 Yılında, İrlanda Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Birleşik Krallık Monarkı oldu.

    2012 Yılında, saltanatının 60. Yıldönümünde Diamond Jubilee / Elmas Jübilesi büyük kutlamalar ve tören ile kutlandı. Kraliçenin bizzat katıldığı büyük kutlama da birçok sanatçı konserler verdi. Kutlama, televizyon kanallarından canlı yayınlandı. Dünyanın birçok yerinden hediyeler gönderildi. 



Elmas Jübile töreninde kullanılan bir poster.


    

    9 Eylül 2015 Tarihinde ise Kraliçe Victoria'nın saltanat süresini geçerek 'En uzun süre hüküm süren Britanya Monark'ı' aldı. 13 Ekim 2016'da Tayland Krallığı Kralı Bhumibol'un hayatını kaybetmesiyle, yaşayan-en uzun hüküm süren monark oldu.



Halk, Siyaset ve Ordu ile ilişkileri ve İmajı

    Kraliçe Elizabeth-II, her uzun süre tahtta kalan monark gibi, inişli çıkışlı bir siyasi hayatı olmuştur. Zaman zaman artan medya baskısı, siyasilerle gerilim, aile içi krizler ve skandallar ile zor durumda kalmıştır.

    Ancak kraliçe, gerek halk gerek siyaset, kilise ve ordu kurumları tarafından halen büyük saygı görmektedir. Bu saygı geleneksel değerlere ve monarşiye önem veren düşünceden kaynaklanmakla beraber Kraliçe Elizabeth ile doğrudan ilgisi bulunmaktadır.

    Küçüklüğünden itibaren basın ilgisi, savaşta asker olarak yer alması, tahtta çıktığında çok genç olması ve uzun süredir devam eden saltanatı sırasında kararlı duruşu, Kraliçe Elizabeth'in bir 'birlik simgesi' olarak görülmesi sonucunu vermiştir.

    Ordu içerisinde de büyük saygı gören Kraliçe Elizabeth'in oğulları ve erkek torunlarından reşit olanlarının tamamı ordu hizmetinde bulunmuştur.


Kraliçe Elizabeth bir ordu denetleme sırasında. Birbirlerine gülümseyerek baktıkları asker, torunu Prens Harry. Prens Charles'ın küçük oğlu Prens Harry'de diğer kraliyet ailesi mensupları gibi ordu görevinde bulunmuş ve Afganistan'da hizmet vermiştir.


    

    Kraliçe Elizabeth'in hayatını veya belli bir dönemini ele alan sayısız kitap, film ve bale gösterileri yazıldı, oynandı. Hali hazırda 300'den fazla posta pulunda, ismi ve resmi kullanılmaktadır.


Çocukları

    Galler Prensi Veliaht Prens Charles Philip Arthur George. Doğum Tarihi: 14 Kasım 1948

    Kraliyet Prensesi Prenses Anne Elizabeth Alice Louise. Doğum Tarihi: 15 Ağustos 1950

    York Dük'ü Prens Andrew Albert Christian Edward. Doğum Tarihi: 19 Şubat 1960

    Wessex Kontu Prens Edward Antony Richard Louis. Doğum Tarihi: 10 Mart 1964


Ünvanları ve Kraliyet Armaları

    Kraliçe Elizabeth'in, hem kendi ülkesinde hemde lideri olduğu diğer ülkelerde ünvanları ve armaları da farklılık göstermektedir. 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder